TUSKON, Başbakan'a "Siyaset servet edinme yeri değil, para kazanmak isteyen gelsin iş dünyasına atılsın." diye seslendi.
Yolsuzluk operasyonu sonrası Cemaati hedef yapan ve "Gelin parti kurun" diyen Erdoğan'a TUSKON'dan çarpıcı bir cevap geldi: "Siyaset servet edinme yeri değil, para kazanmak isteyen gelsin iş dünyasına atılsın."
TUSKON 5. Genel Kurulu'nda konuşan Başkan Rıza Nur Meral, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası Cemaati hedef yapan "Cemaati parti kurmaya" davet eden Başbakan Erdoğan'a çok çarpıcı bir cevap verdi.
Meral, "Siyaset millete Hizmet etme yeridir. Para kazanma ve servet edinme yeri değildir. Sivil toplum kuruluşlarına "parti kur" diyenlere" işadamları da şu çağrıyı yapıyor. Para kazanma isteyen siyasiler gelsin iş dünyasına atılsınlar.
Sonuç olarak yaşadığımız bu sürecin siyasi anlamda oluşacak ağır maliyetlerinin yanı sıra kısa, orta ve uzun vadede ulusal ve uluslararası arenada çok ağır ekonomik ve ticari maliyetlere de yol açacağını unutmamamız gerekiyor.
Büyüme ve gelişme için hem yurtdışından doğrudan yatırıma, hem de yurtdışından finansman bulmaya ihtiyacı olan Türk ekonomisinin, yurt dışında ‘öngörülebilir bir hukuk devletinden’, ‘bir gecede değiştirilebilen sözde kanunlar ülkesine’ dönüşen ülke algısı nedeniyle ciddi bir güven, finansman ve yatırımcı kaybına uğrayacağı endişesini taşıyoruz" dedi.
RANT ODAKLI DEĞİL, SANAYİ ODAKLI BÜYÜMELİYİZ
Doğal kaynakları kısıtlı ve bu nedenle üreterek ihraç etmek zorunda olan bir ülke olduğumuz gerçeğini unutmayalım. Bu nedenle hem ihracat pazarlarını hem de ihracat ürünlerindeki katma değeri artırmak olmazsa olmazımızdır. Bunu başarmanın yolu rant odaklı büyümeden sanayi odaklı büyümeye geçiş, eğitime yatırım ve inovasyona dayalı teknolojileri desteklemekle mümkündür.
İnovasyona dayalı bilgi teknolojileri ve bu teknolojilerin sanayiye uygulanması ile reel sektöre önemli yatırımlar yapmak kısa vadeli ve bugünden yarına başarılacak bir konu değildir. Hem teşvik, hem kaliteli işgücü, hem de uzun vadeli bir bakış gerektirir. Bunun için de öngörülebilirlik ve yönetilebilirlik çok önemlidir. Bu vizyon, bilim ve teknoloji stratejisi eşliğinde güçlü bir özel sektör-devlet işbirliğine ihtiyaç duyar. Bu başarıldığı taktirde ancak bozulan ihracat ithalat dengemizi düzeltebilir ve cari açığımızı kapatmanın yollarına bakmış oluruz. Yüksek nitelikli işgücü ve sanayi odaklı yatırımı önceleyen bir özel sektör ve devletin desteği bu alanda başarı için üç önemli sacayağı olarak sıralanabilir.
Market çeşitlendirmesi bu açıdan ticaretteki devamlılık ve denge için bir başka olmazsa olmazımız konumundadır. Yurt dışında Türk firmalarının görünürlüğünü artırma Türk ürünlerinin yeni marketlerde kalitesini iyi anlatma ve buna bağlı doğru konumlandırmayla önemli mesafeler alınabilir. Bu noktada Afrika ve Latin Amerika gibi bölgeler öncelik listemizde bölge ülkelerinin hemen ardından yer almalıdır. Ancak bunun yanında katma değeri yüksek ürün üretimine de özel bir önem vermek durumundayız. Tekstilden, montaj sanayii ve makine gibi sektörlere geçiş yapan üretim sektörümüzü de yeni yatırımlarla güçlendirmek durumundayız.
"RANT TABANLI İNŞAATA DAYALI BÜYÜME OLMAZ"
Dünyaya ve dolayısı ile şoklara tamamen açık bir ekonomiye sahibiz. Son küresel krizin ardından Dünya Ticaret Örgütü’nde mesafe alınamadığı görüldükten sonra TTIP(Trans Atlantik Ticaret ve yatırım ortaklığı) ve TPP(trans Pasifik Ticaret ve yatırım ortaklığı) ile ticaret ve yatırım odaklı iki pakt önümüzdeki dönem dünya ticaretine yön verecek. Türkiye olarak bir an önce gerekli adımları atmak ve bu sürecin içinde yer almak durumundayız. Aksi takdirde bölgesinde izole olmuş ve yurt dışına bağımlığı süren bir ülke olarak oldukça zor bir dönemin bizi bekleyeceği akıldan çıkarılmamalıdır.
Son dönemde yaşanan sanayiden, rantiye, müteahhitlik ve enerji sektörüne geçişi geri döndürmek ve üretimi yeniden karlı ve cazip hale getirmek için bir dizi tedbirin alınması gerektiği de kaçınılmazdır. Bu tedbirlerin bir kısmı mesleki eğitime yatırım, doğru, sade ve efektif vergilendirme, işgücü piyasasındaki esnekliktir. Bu noktadaki reformlar politik gelişmelerin gölgesinde kalmaktan bir an önce çıkarılmalı ve gerekli adımlar şeffaflıkla atılmalıdır.
Sağlıklı, sürekli ve dengeli ekonomik büyümenin yolu güçlü sanayi politikasından geçmektedir. Rant tabanlı inşaata dayalı büyüme modelinin kısa vadede istidama ve milli gelire katkısı olsa da uzun vadede sürdürülebilir bir büyüme modeli değildir. İspanya’nın akıbetine uğramamak için bu tuzaktan ısrarla kaçınmalıyız.
Yolsuzluk operasyonu sonrası Cemaati hedef yapan ve "Gelin parti kurun" diyen Erdoğan'a TUSKON'dan çarpıcı bir cevap geldi: "Siyaset servet edinme yeri değil, para kazanmak isteyen gelsin iş dünyasına atılsın."
TUSKON 5. Genel Kurulu'nda konuşan Başkan Rıza Nur Meral, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası Cemaati hedef yapan "Cemaati parti kurmaya" davet eden Başbakan Erdoğan'a çok çarpıcı bir cevap verdi.
Meral, "Siyaset millete Hizmet etme yeridir. Para kazanma ve servet edinme yeri değildir. Sivil toplum kuruluşlarına "parti kur" diyenlere" işadamları da şu çağrıyı yapıyor. Para kazanma isteyen siyasiler gelsin iş dünyasına atılsınlar.
Sonuç olarak yaşadığımız bu sürecin siyasi anlamda oluşacak ağır maliyetlerinin yanı sıra kısa, orta ve uzun vadede ulusal ve uluslararası arenada çok ağır ekonomik ve ticari maliyetlere de yol açacağını unutmamamız gerekiyor.
Büyüme ve gelişme için hem yurtdışından doğrudan yatırıma, hem de yurtdışından finansman bulmaya ihtiyacı olan Türk ekonomisinin, yurt dışında ‘öngörülebilir bir hukuk devletinden’, ‘bir gecede değiştirilebilen sözde kanunlar ülkesine’ dönüşen ülke algısı nedeniyle ciddi bir güven, finansman ve yatırımcı kaybına uğrayacağı endişesini taşıyoruz" dedi.
RANT ODAKLI DEĞİL, SANAYİ ODAKLI BÜYÜMELİYİZ
Doğal kaynakları kısıtlı ve bu nedenle üreterek ihraç etmek zorunda olan bir ülke olduğumuz gerçeğini unutmayalım. Bu nedenle hem ihracat pazarlarını hem de ihracat ürünlerindeki katma değeri artırmak olmazsa olmazımızdır. Bunu başarmanın yolu rant odaklı büyümeden sanayi odaklı büyümeye geçiş, eğitime yatırım ve inovasyona dayalı teknolojileri desteklemekle mümkündür.
İnovasyona dayalı bilgi teknolojileri ve bu teknolojilerin sanayiye uygulanması ile reel sektöre önemli yatırımlar yapmak kısa vadeli ve bugünden yarına başarılacak bir konu değildir. Hem teşvik, hem kaliteli işgücü, hem de uzun vadeli bir bakış gerektirir. Bunun için de öngörülebilirlik ve yönetilebilirlik çok önemlidir. Bu vizyon, bilim ve teknoloji stratejisi eşliğinde güçlü bir özel sektör-devlet işbirliğine ihtiyaç duyar. Bu başarıldığı taktirde ancak bozulan ihracat ithalat dengemizi düzeltebilir ve cari açığımızı kapatmanın yollarına bakmış oluruz. Yüksek nitelikli işgücü ve sanayi odaklı yatırımı önceleyen bir özel sektör ve devletin desteği bu alanda başarı için üç önemli sacayağı olarak sıralanabilir.
Market çeşitlendirmesi bu açıdan ticaretteki devamlılık ve denge için bir başka olmazsa olmazımız konumundadır. Yurt dışında Türk firmalarının görünürlüğünü artırma Türk ürünlerinin yeni marketlerde kalitesini iyi anlatma ve buna bağlı doğru konumlandırmayla önemli mesafeler alınabilir. Bu noktada Afrika ve Latin Amerika gibi bölgeler öncelik listemizde bölge ülkelerinin hemen ardından yer almalıdır. Ancak bunun yanında katma değeri yüksek ürün üretimine de özel bir önem vermek durumundayız. Tekstilden, montaj sanayii ve makine gibi sektörlere geçiş yapan üretim sektörümüzü de yeni yatırımlarla güçlendirmek durumundayız.
"RANT TABANLI İNŞAATA DAYALI BÜYÜME OLMAZ"
Dünyaya ve dolayısı ile şoklara tamamen açık bir ekonomiye sahibiz. Son küresel krizin ardından Dünya Ticaret Örgütü’nde mesafe alınamadığı görüldükten sonra TTIP(Trans Atlantik Ticaret ve yatırım ortaklığı) ve TPP(trans Pasifik Ticaret ve yatırım ortaklığı) ile ticaret ve yatırım odaklı iki pakt önümüzdeki dönem dünya ticaretine yön verecek. Türkiye olarak bir an önce gerekli adımları atmak ve bu sürecin içinde yer almak durumundayız. Aksi takdirde bölgesinde izole olmuş ve yurt dışına bağımlığı süren bir ülke olarak oldukça zor bir dönemin bizi bekleyeceği akıldan çıkarılmamalıdır.
Son dönemde yaşanan sanayiden, rantiye, müteahhitlik ve enerji sektörüne geçişi geri döndürmek ve üretimi yeniden karlı ve cazip hale getirmek için bir dizi tedbirin alınması gerektiği de kaçınılmazdır. Bu tedbirlerin bir kısmı mesleki eğitime yatırım, doğru, sade ve efektif vergilendirme, işgücü piyasasındaki esnekliktir. Bu noktadaki reformlar politik gelişmelerin gölgesinde kalmaktan bir an önce çıkarılmalı ve gerekli adımlar şeffaflıkla atılmalıdır.
Sağlıklı, sürekli ve dengeli ekonomik büyümenin yolu güçlü sanayi politikasından geçmektedir. Rant tabanlı inşaata dayalı büyüme modelinin kısa vadede istidama ve milli gelire katkısı olsa da uzun vadede sürdürülebilir bir büyüme modeli değildir. İspanya’nın akıbetine uğramamak için bu tuzaktan ısrarla kaçınmalıyız.